Boluspor’un skorun arkasına saklanmasına izin vermeyeceğim. Yanlışlarını çıkartıp yazacağım. Sonrada kritik bir oyundan, belki de kader maçından altın değerinde üç puanla çıktığı için avuçlarım patlayıncaya kadar alkışlayacağım.
Boluspor’un bir farkla önde götürdüğü dakikalarda hemen kaleme sarıldım ve bazı yanlışları sıralamaya başladım. Yürekleri ağızlara getiren birçok hata ise hala yürürlükte. Öncelikle her zaman olduğu gibi orta alan gücü halen kanayan bir yara. Kontratağa çıkmak için rakibe ikinci bölgede basıp topu kaparak çabuk çıkacak gücümüz, top kazanmada, kazanılmışı kullanmada pek başarılı değildik.
Oyun akışı içerisinde kalecimizin kalesini terk ederek önde bulunması rakip takımın ani gelişen bir atağında tehlike yaratabiliyor bunu da diğer maçlarda olduğu gibi Tuzla maçında da gördük. Savunmada ise rakibin beraberlik golünde sekiz futbolcumuzun bakışları arasında Nzuzi Mata’ın kafa şutuna engel olamayışımız adam adama markaj konusunun açıkça göstergesi oldu. Skoru koruma telaşı ise biraz daha defansif görüntü sergilememize neden olurken buda rakibin işine yaradı kalemizde daha etkili gözüktü.
Kaleci Çağlar, Kayamba, Adel, Camara, Naby, Hakan, Safa ve tabiî ki de iki gol atma başarısı gösteren Landel’in her geçen gün yükselen performansı oyun seyrine de yansıyor. Yinede Boluspor’un diğer haftalardan farklı bir görünümü hemen fark ediliyordu. Bu maçı bir kader oyunu olarak kabullenmişti. Ve bu oyundan beş haftadır beklediği galibiyeti çıkarmak için olağanüstü bir savaş veriyordu.
Biliyordu ki alacağı üç puanla tekrar yaşama dönecekti. Taraftarlarıyla bozulan arası düzelecek, küskünlükler sona erecek ve aradığı morale tekrar kavuşacaktı. Koşarken savaşırken bunları düşünüyor ve oyunu yüreğini koyuyordu. İşte bu yürekli davranışı ona yaşam kavgasında üç altın puanı getirmiş oldu.