Ligde yer alan bazı kulüplerin ekonomik yönden sıkıntı içersinde olduklarını, bu nedenle de transfer tahtalarının kapalı tutulduğunu duyuyoruz. Buna karşılık ligde ki mücadelelerini alt yapılarından yetişen çocuklarla asgari bir ücret vererek devam ettiriyorlar. Onlarda çıkıp aslanlar gibi mücadele ederek ağabeylerini pek aratmıyorlar. Tek noksanları ise sadece tecrübesizlikleri oluyor.
Türkiye liglerine şöyle bir bakıldığında alt yapı denilince akla ilk gelen takım Altınordu takımı oluveriyor. Kulüp Başkanları Seyit Mehmet Özkan’nın ‘Misyonlarım bu toprakların çocuklarına spor yaptırmak ve gerçek profesyonel futbolcular yetiştirmek, onlara da güveniyorum. O yüzden yabancı futbolcunun bu takımda kesinlikle yeri yoktur.’ Derken hedeflerinin yüzüncü yılları olan iki bin yirmi üç yılında öz kaynaklarından yetişmiş futbolcularla bir süper lig kulübü olarak Türkiye’yi Avrupa Kupalarında temsil etmek olduğunu her fırsatta dile getiriyor.
Buna karşılık Süper ligde tutunamayıp ekonomik açıdan dar boğaza giren kulüpler vergi, SSK, kredi, eski yöneticilerinin alacakları ve futbolcularının bırakın primlerini ara ödemelerini bile yapamayan Kulüp Başkanları. Bu olay sadece Süper ligden düşen takımlar için değil, ekonomik olarak da sıkıntı çeken yeterli desteği bulamayan takımlar içinde geçerli. Geçen sezon Süper ligden düşen Karabükspor’un Kulüp Başkanı Mehmet Yüksel sportif açıdan kötü bir dönem geçirdiklerini, bu sezon lisans alamayan ve maçlarına alt yapı oyuncularıyla çıkmak zorunda kaldıklarını belirterek, transfer tahtalarını açmak için ilk etapta acilen on milyon Tl nin bulunması gerektiğini söylemiş.
Öte yandan bir Elazığspor, sezon başında altı milyon Tl olan borcu, ara transfer engel borcu olarak yaklaşık on iki milyon Tl yükselmiş. Devre arsında kadrosundan Ahmet Aras, Mehmet Yiğit, Emre Öztürk, Fırat Okur ve Andreas Tatos gibi önemli isimlerini birer, birer kaybederek transfer engelini kaldırılmasını bekliyor. Esas acı tarafı da yapılan genel kurullarda takımı sahiplenecek bir Kulüp Başkanının çıkmaması. Şuan için Kulübe kayyum atanmış durumda.
Gelelim Eskişehirspor’a. Kulüp Başkanı Halil Ünal Kulübe devraldıklarında kayyumun eşiğinden aldıklarını hatta düşme potası içersinden kulübü kurtardıklarını borçlarının ise yüz elli üç milyon, yedi yüz kırk iki bin Tl olduğunu vurgularken transfer engeli nedeniyle alt yapı ağırlıklı bir kadroyla onur mücadelesi verdiklerin söylemiş. Asıl ilginç yanı ise ilki yapılan kongrelerinde yedi yüz doksan dokuz olan delegeden yalnızca otuz yedi kişi katılmış.
Bu sorunları bizler 1995- 1996 Futbol sezonunda yaşamadık mı? O dönemde kulüp Başkanlığı yapan Mehmet İnceayan yönetiminin, içine düşülen ekonomik çözümsüzlük ve takımın ikinci lig deki durumu sebebiyle bırakılmış ve kongre öncesinde o zamanların Bolu valisi olan Yener Rakıcıoğlu ile eski kulüp Başkanlarının ısrarlı destekleriyle, sezon sonuna kadar geçici bir yönetim kurulu oluşturulması ve bu istikrarsızlıktan kurtarılması düşünülmüştü. Daha sonra Boluspor Kulübünün kabarık borcu nedeniyle kimsenin sahip çıkmadığı bir kongre yaşanmış ve kulüp kayyuma gitmekten rahmetli Tevfik Türesin’in sahiplenmesiyle kurtulmuştu…
Kulübün kapısına kilit vurulacağını gurur meselesi yapan, rahmetli Kulüp Müdürü Cemal ağabeyin elinde kâğıt kalemle delegeler arasında dolaşarak liste hazırladığını ve eğer Başkan çıkmazsa listesini divana sunabilecek kadar cesaretini bizler görmedik mi? Şimdi ise çok şükür bin şükür bu ligin iddialı ekiplerinden biriyiz. Borcumuz yok mu? Var, ama en azından transfer engelimiz yok. Bu ligde her yönü ile örnek alınacak bir spor kulübüyüz.
Şu bir gerçek ki ekonomik olarak iyi yönetilemeyen takımlar veya gelir ve giderlerini iyi ayarlayamayan Kulüp Başkanları bu dönen acımasız çarkın içersinde öğütülmekte, un ufak olmakta ve zarar görmektedir. Spor kulüplerinin deyim yerindeyse, ayaklarını yorganlarına göre uzatıp pahallı transferlerden kaçınarak alt yapılarına önem vermesi ve desteklenmesi şarttır. Ancak bu şekilde spor kulüpleri düzlüğe çıkabilir.