Bu güne kadar öyle masallar dinledik ki anlatılan o masallarla resmen uyutulduk… Hani anlatılan masallın başında denir ya ‘ az gittik, uz gittik dere tepe düz gittik’ diye, biz bir arpa boyu yol bile gidemedik. Bırakın dereyi geçmeyi, tepelere çıkmayı, düz yolda yürümeyi bile beceremedik. Hep hedef saptırılarak kandırılıp verilen büyük vaatlerle aldatıldık. Her sezon başlarken o sene bu sene dedik, ama o sene bir türlü gelmek bilmedi.
Bir noktada da yapılan yanlışların kurbanı olduk ve olmaya da halen devam ediyoruz. Futbolcularımızı ise el bebek gül bebek muamelesi yaparak bu zamana kadar kesinlikle söz söylemedik ve söz söylettirmedik. Ulu Önderimizin dediği gibi ‘BEN SPORCUNUN ZEKİ, ÇEVİK VE AYNI ZAMANDA AHLAKLISINI SEVERİM.’ sözünden yola çıkarsak kulübümüzün içinde takım ahengini bozmaya yeltenen, gruplaşma yaratabilecek sözde futbolcuların Boluspor’un başarısına gölge düşürme açısından bu takımda yeri olmamalıdır. Bunda da zaten hem fikiriz.
Takımımızın ligde çizmiş olduğu inişli çıkışlı çizilen grafiği göz ardı edip, düzelecek diye medet umanlar Sait hocanın arkasında durarak kendisine güven verdiler. Fakat O aynı güveni ve beyin yıkamayı futbolcularına ikinci yarı için pek verememiş gözüktü. Osmanlıspor karşısında alınan farklı yenilgi ile yollar ayrıldı. Bence geç alınan bir karardı. Hedefi yüksek tutup puan sıralamasında ikinci sıradan devamlı suretle geri gidiliyorsa o anda gidişat sorgulanmalıydı. Hoca değişikliği ise mantıklı olarak ikinci yarı hazırlık kampına girmeden yeni bir hocayla yapılmalıydı. Böylece gelecek hocada takımı daha iyi tanıma olanağı bulabilmiş olurdu.
Kısaca Necip Başkanın yerinde ben olsaydım takımı çok iyi tanıyan Cüneyt Karakuş, Ali Beykoz, ve Yılmaz Özen’den birini tercih edip kalan on beş haftada ki şansımızı onlardan yana kullanır, karşılaşmalara da alt yapı ağırlıklı çıkardım. Tabi ki de yaşanılan olaylar karşısında da durum itibari ile hedef küçültürdüm. Haklı olarak aldığım karara da Boluspor’un menfaati için herkes saygı duyardı.