Selam ve Dua ile merhabalar,
Haftalardır süren “Üç puan ve galibiyet hasretimize” bir hafta daha ekledik.
Ordu maçından buyana süren “Gol özlemimize” Tavşanlı maçıyla son verdik. Biz attık, rakip yakaladı. Rakip “Emrah’ı da attığı üç golle, milli yaptık.”
Alttaki rakiplerimizin de haftayı üçer puanla kapatmasıyla, bizim yerimizde haftalardır saymamızla “Yeni hedefimiz 2. Lig” diye yapılan ironik esprilere, acı acı güldük.
Gelelim artık yapılması gerekenlere:
“Teknik Heyeti değiştirdik” olmadı,
“Yönetim içi değişikliklere gittik” olmadı,
“Oynamayan oyuncuları kadro dışı bıraktık” olmadı,
“Lütfü Hocamızın dualarıyla maçlara çıktık” olmadı,
“Kurban kestik, kanını alnımıza sürdük” olmadı,
Mademki bunca şey yaptık olmadı:
“Kurşun Döktürsek birde olmaz mı?”
Bulsak “Kurşuncu bir tane Teyze”. Getirsek kulübe. Yerli, yabancı ayırt etmeden “Oyuncuları toplasak bir çarşafın altına”. Teyzem dökse kurşunu, döktükçe:
“Kem gözlere şiş olsa, gol olmayan direkler yamulsa, bahtı kapalı oyuncularımızın bahtı açılsa, rakibin oyuncuları oyuncularımız karşısında eli ayağına dolansa, ligde önce golleri, sonra puanları üçer beşer hanemize yazdırsak?” bu sayede.
“Olur mu? Olmaz mı? Birde bunu denesek a dostlar?”
İşin şakası sevgili okuyucular. Bu işler “Hacıyla, hoca duasıyla, Kurşun değil Top döktürsen” olacak işler değil.
Sezon başında yapılan “Eksik yerler yerine, yanlış oyuncu transferleri, yönetim içindeki fikir ayrılıkları” ve Sayın Başkanın “Önceki başkanlık döneminden bugüne çok şeyin değiştiğini”, futbol endüstrisinin artık “Profesyonel bir yönetim anlayışı” gerektirdiği gerçeğiyle, acıda olsa “Ligdeki vahim halimizle” yüzleşmek zorunda kalıyoruz.
“Peki, geç kaldık mı bu halimizden kurtulmak için?”
“Tabiî ki hayır!”
“Bazen sevdiğinizin iyiliği için, gitmeniz gerekir. O sizden gitmeden!”
Baki selam ile…