Fransa’da 13 Ağustos 1988’de doğdum büyüdüm Strasbourg şehrinde. Annem-babam abilerim ve ablam hepsi Fransa’dalar. Türkiye’den zamanında Fransa’ya çalışmak için gelmişler. Dört kardeşiz, 3 erkek ve bir de ablam, çocuklar içinde de en küçüğü benim. Kardeşlerim içerisinde futbolla ilgilenen ve bu seviyeye gelen ben olabildim. Futbolla tanışmam, herkes gibi dışarılarda top oynayarak başladım diyebilirim. Abilerim benden 3-5 yaş büyüktüler ve ben de onlar mahallelerde top oynadıklarında onların yanında çok küçük yaşlarımda ayaklarına dolanarak başladım. 4-5 yaşlarımda halı sahaya oynamaya giderlerken ben de peşlerinden gittim. Benden 3 yaş büyük olan Mahmut abim bir gün bizim oturduğumuz semtin kulübüne kendisini yazdırmaya gidiyordu, ben de ağlamaya başladım, illa ben de geleceğim diye, çünkü futbolu çok seviyordum. O sıralar 5 yaşımdaydım, ağlaya ağlaya abimi ikna ettim ve o da beni tuttu kolumdan götürdü. O kadar küçük olmama rağmen kulüp beni de yazdı, abim kendi yaşıtlarıyla ben ise miniklerle futbola küçük bir kulüp çatısı altında başlamış oldum.
İLK ZAMANLAR ABİM VE AMCAM İLGİLENDİLER
2-3 sene sonra Strasbourg’un daha büyük takımının altyapısında oynamaya başladım. Turnuvalar oluyordu, en büyük abim götürmüştü beni. Turnuva bittiğinde abimin yanına birileri gelmişti, beni takip etmişler ve oyunumu beğenmişler. Babam gurbette olduğumuz süreçte çok çalışıyordu ve benimle futbol konusunda ilk başlarda pek ilgilenemiyordu. Abim ve amcam götürüp getiriyorlardı beni. Benim futbolla olan ilgi alakam ve gelişimim, hocaların bana verdikleri destek ve benim ilerleyen süreçte başarılı olabileceğimi aileme yansıtmaları sonucunda babam da üzerime çok düşmeye başlamıştı. Nereye maça gidiyorsam abim ve babam da gelirlerdi. Tüm kademelerin hepsini Strasbourg’da çıkarak burada profesyonel oldum. 17 yaşımda profesyonellikle devam eden futbol serüvenimde 19 yaşımda 1 sene Belçika’da, sonra tekrar Fransa’da 2-3 sene oynadım, Fransa 3. Lig’de, sonra 2. Lig’de Fransa Niort takımında 2-3 yıl oynadım. Fransa’da oranın altyapısından yetişmiş olsanız da, yabancı olduğunuz, Türk ve Müslümansınız, çok üst seviye bir oyuncu olmanız lazım, oranın 1. Ligi’ne çıkmanız çok zor.
TÜRKİYE’YE GELİŞİM
Ailecek oturup karar aldık ve yaşım 23-24’tü. O sıralar Türkiye’den teklifler de gelmeye başlamıştı. Kararım Türkiye’ye, ana yurdumuza oldu ve Gaziantepspor’a imza atarak yurda döndüm. G.Antep’le 3 yıllık bir kontrat yaparak Süper Lig’e başlamış oldum. Gaziantep’in Süper Lig’deki iyi dönemleriydi ve 3 yıl orada oynadıktan sonra Adana Demirspor’da 1 sene geçirdim, açıkçası Adana benim için istediğim şekilde geçmedi, iyi bir sezon olmamıştı.
BOLUSPOR’A BAŞKANIMIZIN İSTEĞİYLE GELDİM
Adana Demirspor’dan sonra Boluspor’a geldim. Direkt Başkanımız Çarıkcı aradı beni, böyle bir durum var ve seni istiyoruz dedi. Ramazan ayıydı, beni bir görmek istediklerini söylemişti. Ancak biraz zaman aldı Boluspor’a gelmem ki başka kulüpler de beni arıyorlardı transfer etmek için. Az kaldı bu transfer gerçekleşmeyecekti de. Ancak Başkanımız sağ olsun, konunun üstünde ciddi anlamda durdu ve beni Boluspor’a kazandırdı. Boluspor’a gelmeden önce Boluspor’un kulüp olarak nasıl bir camia olduğunu daha önce burada görev yapan futbolcu arkadaşlarım överek anlatmışlardı bana.
BOLUSPOR’UN İMKANLARI ÇOK FARKLI
En doğru kararı verdiğimi buraya gelince anlamış oldum. Tesisleri, imkanları ve ödemeleri olsun Boluspor gerçekten mükemmel bir kulüp. Futbolcu olarak bizler de bunun bilincindeyiz. Şehir küçük ama Ankara ve İstanbul’un ortasında şirin bir kent. Ulaşım problemi olmayan bir yer. Benim için aslında hiç fark etmiyor küçük veya büyük şehir olması, hayatım hep aynı benim. İşimden eve, evden işime giderdim küçüklüğümden beri. Ekstra gezme – tozma, boşa vakit harcama şeklim hiç olmadı. Gece hayatım veya futbolculuğumu zedeleyecek bir yaşam tarzım olmadı. Bolu’da 2 senelik bir imzam var, 1 +1 şeklinde, sezon sonu bakalım, Başkanımız ne düşünüyor, biz ne düşünüyoruz, gönlüm tabii ki burada kalmaktan yana. Daha doğrusu her şeyi Başkanımız bilir, onun tasarrufudur.
İSİM DEĞİL, PERFORMANS ÖNEMLİ
İsim her bir şeyi yapmaz, ben şu andaki performansımla kendime olan öz güvenimle takıma elimden gelen katkının en iyisini vermek için mücadele ediyorum. Futbolcunun isminden önce sergilediği performans önemlidir. Performansıyla da takımına vereceği katkı önemlidir. İlk geldiğim zamanda kamp geçirme olanağım olmamıştı. Bir futbolcunun kamp süreci çok önemlidir. Önceki yıl Adana Demirspor’da çok iyi bir sezon geçirmemiştik. Bolu’ya lig başladığında gelmiştim ve hazır değildim. Ne kadar profesyonel olsam da, tek başıma idman yapsam da tek kişi olarak çok zorlanıyorsunuz. Takımın idmanına yetişemezsin böyle olunca da. Ara sezonda yaptığımız kampta daha iyi çalışma ve hazırlanma olanağım oldu. Kendimi toparlayıp hazır hale geldim. Gücüm ve moralim yerine geldi, Sait hocam da üzerime düştü ve eski performansıma ulaştığımı sanıyorum. Yapı olarak duygusal bir yapım var. Ufak şeyler bile beni çok etkiliyor, belki bu benim için bir dezavantaj fakat duygusal olmak bence vicdanlı olmakla eş değer. Oynaya oynaya bana güvenenleri mahcup etmemeye başladım. Hem taktik, hem teknik ve hem de psikolojik olarak ve oynaya oynaya eski formuma kavuştum. Allah hepimizi sakatlıklardan korusun.
BOLUSPOR FUTBOL OYNAYAN BİR TAKIM
Boluspor sezona gerçekten şanssız bir başlangıç yaparak puan anlamında çok yara aldı. Sakatlıklar, formsuzluklar hep ardı sıra geldi. Hoca değişimi takıma gerekli bir ivme kazandırdı ve ilk 9 maçtan sonra geriye dönüp bakmadan hep önümüze bakarak iyi bir çıkış yakaladık. Elimize bu kayıplara rağmen güzel fırsatlar da geçti fakat bazı maçlarda iyi de oynasanız sonuç alamadığınızda puan alamıyorsunuz. Böyle birkaç maç da kaçırdık şanssız bir şekilde. Boluspor aslında futbol oynayan, oynamak için mücadele sergileyen bir takım. Rakip takımlar bizi çok fazla takip ediyorlar diye düşünüyorum. Karşımızdaki takım kapanıp savunma ve adam markajlı oynadığında o takımı açabilmek adına yine de her türlü saha içinde varyasyonlarımız, taktiksel oyunlarımız oluyor fakat futbol sonuçta 90 dakika, bunu bazen başarıyorsunuz, bazen de başaramıyorsunuz. Bolu’ya gelen rakipler de bizim takımdan çok çekiniyorlar ve genelde bizim futbolumuzu bozma adına ve buradan o şekilde puan çıkarabilme adına futbolun çirkin tarafıyla mücadelelerini veriyorlar. Kapanan takımlara daha zor gol atmak. Her futbolcumuz kazanmak azmiyle oynuyor ama hepimiz insanız, bazen iyi günümüzde olmadığımız olabiliyor, bu da bir – iki futbolcunun gününde olmaması takıma sıkıntı olarak yansıyabiliyor. Kapanan takımlara karşı taktiksel olarak kenarlardan girip orta kesmek ve ceza sahasına yakın oynamaya çalışarak penaltı veya frikiklere sebebiyet vererek sonuç alma gayretinde oluyoruz. Ancak her zaman da istediğinizi elde edemiyorsunuz futbolda.
EN VERİMLİ OLDUĞUM, KEYİF ALDIĞIM MEVKİİ ORTA SAHA
Benim en verimli olduğum, keyif aldığım bölge orta sahada görev aldığım mevki. Fransa’da oynadığım kulübümün hocası çok rahat bırakıyordu beni. 8 numara, 10 numara pozisyonlarında oynadığımda takımıma katkım yüksek derecede oluyordu. Gaziantep’te oynarken de bu alanda bana görev veriliyordu ve ben orada oynarken ligde çok keyif alarak oynuyordum. Çünkü arkamda çizgi yoktu, dört bir tarafa da gidebiliyordum, süratim ve adam eksiltip geçebilme özelliğimi serbest bir şekilde yapabiliyordum. Gerçi kenarda oynamayı da seviyorum ama kenarda oynamak beni biraz kitliyor. Çünkü çizgide oynamak oyun olarak çok farklı. Boluspor’da genelde kenar çizgiye yakın oynuyorum ama maç esnasında bazen ortalara giderek oraları karıştırıyorum.
TAKIMIMIZDAKİ ARKADAŞLIK BAŞKA KULÜPLERDE YOK
Boluspor’da arkadaşlık, çoğu kulüpte yoktur. Takımın kadrosu oldukça zengin ve son haftalara yaklaştıkça ve Boluspor’un ligdeki durumu da göz önüne alındığında herkeste forma savaşı biraz daha artmaya başladı. İlk 2 şansımız matematiksel olarak bitmediği sürece biz mücadelemizi sürdüreceğiz. Şayet play-off’lara kalırsak da geçen seneden buna tecrübemiz var ve şansımız da yardım ederse Süper Lig’e bu yıl inşallah çıkacağız.
SÜPER LİGE HEP BİRLİKTE ÇIKACAĞIZ
Camiamız şunu bilsin ki bizler futbolcu olarak bir üst lige çıkacağımıza inanıyoruz. Başkanımızdan hocalarımıza, yöneticilerimize ve futbolculara kadar hepimiz bu sene bunu başaracağımıza inanıyoruz. Herkes bu beklenti içinde ve inanmak başarmanın yarısıdır. Bu zaman tam kenetlenme zamanı, taraftarlarımız şu dönemde her zamankinden daha fazla yanımızda olsunlar, bizlere desteklerini daha fazla versinler. İçerideki maçlarımızda stadımızı komple doldursunlar ve tezahüratlarını hep destek şeklinde versinler. Bu son periyotta full destek bekliyoruz. İnşallah sezon sonu hepimiz mutlu oluruz. Bolu’da mutluyum, bu camianın içinde kalmak isterim.
BEN FUTBOLA FRANSA’DA BAŞLAMIŞTIM
Ben futbol hayatıma ailem de orada yaşadığı için Fransa’da başlamıştım. Önce altyapıdaki tüm kademelerde oynadım, profesyonel olmak adına ve kendimi kanıtlayabilmek için çok çalıştım, hep çalıştım. Mütevazi bir aile yaşantımız ve Türk olmamız sayesinde, örf ve adetlerimize bağlı kalarak, yaşam tarzımızı da bunu göz önünde bulundurarak futbolculuk kariyerimde basamak basamak çıktım. Orada imkanlar gerçekten fazlasıyla var. Futbola merakı olan, yeteneği olan ve çalışarak futbolcu olmak isteyen sonunda bir yerlere gelebiliyor. Türkiye’ye dönüp baktığımızda ise durum biraz farklı. Burada belki birkaç kulübü ayrı tutarsak ve en başta bizim kulübümüz Boluspor, altyapıya gerçekten önem veriyor ve takımımıza alttan futbolcu kardeşlerimizi kazandırmaya çalışıyor. Diğer kulüplerde durum ise tam tersine. Büyük kulüplerimiz ise belki altyapı şubeleri var ancak oradan futbolcu yetişmiyor ya da yetişse bile izlenen politikalar sonucu o çocuklar daha filizlenmeden solup gidiyorlar. Genel olarak durum bu. Üst takıma çıkabilen birkaç futbolcu oluyor onlara da gerçekten helal olsun, Türkiye’de altyapıdan başlayarak A takıma çıkmak büyük başarı. Boluspor bunu başarıyor, altyapıdan yeni yeni isimleri A takımına çıkarıp profesyonel yapıyor ve Türk futboluna kazandırabiliyor. Benim abi olarak onlara tavsiyelerim de var; iyi insanlarla arkadaş olsunlar, onlarla otursunlar kalksınlar, şımarmasınlar, ilk başta asla nereden geldiklerini de unutmasınlar. Çok çalışsınlar, çalışsınlar, çalışsınlar. Kendilerini dışarı hayata çok kaptırmasınlar, o zaman başarılı olurlar ve istediklerine ulaşırlar. Burada medya ve basının da 17-18 yaşındaki bir çocuğu bir maçta göklere çıkarıp pohpohlaması da o genç sporcular açısından bir handikap oluyor. Çünkü henüz oluşmamış bir kişinin aşırı övülerek birkaç maçla göklere çıkarılması bu çocuğa zarar veriyor. Ben neymişim havasına girmesine neden olabiliyor. Ben altyapıda olan ve oradan A takıma çıkan bu gençlere öğütlerimi bu şekilde verebilirim. Çalışmak, çok çalışmak, sadece çalışmak
BOLUSPOR DERGİSİNE REKLAM VE ABONELİK İÇİN;
Engin Ajans MEHMET ÖZDEN ENGİN 0 532 615 82 05